Karl Heinrich Marx (okunuşu:
Karl Haynrih Marks) (5 Mayıs 1818 Trier - 14
Mart 1883 Londra) 19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş
cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün
toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir."[1] Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu
gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel
dinamikler barındırdığına inanırdı; onun düşüncesine göre, nasıl ki kapitalizm
eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum
olan komünizm de "devletin proletaryanın
devrimci diktatörlüğünden başka
bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.[2]
Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk
perspektifinden bakardı; ona göre kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve
çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:
« Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin
ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği
temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi
mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı
ölçüde kaçınılmazdır. »
|
|
(Komünist Manifesto [3])
|
Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür;
bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana
gelecektir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de
gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son
verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda
varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman
İdeolojisi)
Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da,
ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun
en büyük örneğidir. 20. yüzyılda dünyada Marksist düşünce hemen hemen bütün
ülkelerde taraftar bulmuştur. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış
konulardandır.
Yaşamı
Prusya Krallığı'na bağlı Trier kentinde yedi çocuklu Yahudi bir
ailenin üçüncü çocuğu olarak Karl Heinrich Marx adıyla dünyaya geldi. Babası
Heinrich (1777–1838) Aydınlanmadüşünürleri Voltaire ve Rousseau'ya
hayrandı. Prusya makamları, bir Yahudi'ye hukuk diploması vermeyeceği için
Prusya'nın resmi inancı olan Lüterciliği seçti, Hıristiyan oldu. Annesinin ismi Henrietta
(1788–1863), kardeşlerinin isimleri Sophie, Hermann, Henriette, Louise, Emilie
ve Caroline'dir.
Eğitimi
Marx, on üç yaşına kadar evde eğitildi. Gymnasium'dan mezun olduktan sonra, 17
yaşında hukuk okumak için Bonn
Üniversitesi'ne kaydoldu. Marx'ın edebiyat ve felsefe okuma isteği babasının
gelecekte kendisine ekonomik anlamda bakamayacağı gerekçesiyle reddedildi.
Sonraki sene babası tarafından daha saygın bir üniversite olan Berlin'deki Friedrich-Wilhelms Üniversitesi'ne
yollandı. Bu dönemde Marx birçok şiir ve hayat hakkında deneme yazmıştır, bu yazılarda
üniversitedeki Genç Hegelciler'in ateist düşüncesinin de etkisi görülür. 1841'de "Demokritosçu ve Epikürcü
Doğa Felsefesi Arasındaki Farklar" isimli teziyle doktorasını verdi.
Marx ve Hegelciler
Genç Hegelciler, Ludwig
Feuerbach ve Bruno Bauer etrafında toplanmış hocaları Hegel'i eleştiren bir grup felsefeci
ve gazeteciden oluşuyordu. Hegel'in
metafizik çıkarımlarını eleştirmelerine karşın, teolojik boyutundan
koparttıkları diyalektik metodu dini ve politikayı analiz etmekte
kullanıyorlardı. Bu grubun bazı üyeleri post-Aristo felsefesi ve post-Hegelci
felsefe arasında bir analoji çizer. Bunlardan biri Max Stirner, Feuerbach ve Bauer'i Biricik ve Mülkiyeti (1845, "Der Einzige und sein
Eigenthum") isimli kitabıyla eleştirir, bu ateistlerin soyut kavramları
somutlaştırarak dindar bir görünüm kazandığını söyler. Bir Feuerbach takipçisi olan Marx, bu kitaptan
etkilenerek Feuerbach materyalizmini terk edip, daha sonraepistemolojik
kopuş denilecek kırılmaya
yaklaşmıştır. Bundan sonra Stirner ve Feuerbach'ı eleştirdiği ve tarihsel materyalizm kavramının temellerini attığı Alman İdeolojisini (1846 Die Deutsche Ideologie) yazar,
ancak bu kitabı yayımlayamaz.[4]
1843 Ekim ayının
son günlerinde Marx Paris'e
gider. 28 Ağustos 1844 tarihinde Paris'in ünlü bir kafesinde (Café de la
Régence'te) Friedrich Engels ile tanışır ve hayatının en önemli
dostluklarından biri böylece başlamış olur. Engels'in Paris'e gelmesinin en
önemli sebebi Marx'la tanışmaktır, daha önce bir sefer 1842 yılında Marx'ın
çıkardığı Rheinische Zeitung gazetesinin ofisinde karşılaşmışlardır.[5] Engels Marx'a en önemli eserlerinden
birini gösterir "1844 Yılında İngiltere'de İşçi Sınıfının Koşulları.[6]" Paris o
dönemde İngiliz, Alman ve İtalyan devrimcilere ev sahipliği yapıyordu, aynı
şekilde Marx da Arnold Ruge ile çalışmak için Paris'e gelmişti,
ikili Şubat 1844'te bir defalığına Deutsch–Französische Jahrbücher gazetesini çıkarabildiler.[7]
Bu gazetenin başarısızlığından sonra Marx, Paris'teki en radikal
Alman gazetesi Vorwärts'ta
yazar. Bu gazete Avrupa'daki en önemli radikal gazetelerdendir. Marx genellikle Hegel üzerine yazar, Yahudi Sorunu Üzerine isimli makalesi için çalışır. Fransız Devrimi ve Proudhon'u
inceler[8], işçi sınıfı üzerinde düşünmeye başlar.
Bauer'e bir cevap niteliği taşıyan ve Genç Hegelciler'e olan mesafesini
belirlediği Yahudi Sorunu Üzerine yayımlanır. Bu makale sivil haklar veinsan hakları ve politik özgürleşme kavramlarının eleştirisini
içermekle birlikte, Yahudilik ve Hıristiyanlığa da sosyal özgürleşme
hususunda önemli eleştiriler getirir. Engels, Marx'ın çalışma alanlarını işçi sınıfının durumu ve iktisat konularına yoğunlaştırmasında
yönlendirici olur. 1844
Elyazmaları'nda bunun ilk örnekleri yer alır, ancak bu yazılar 1930'lara kadar
yayımlanmadan kalır. Bu elyazmaları temel olarak kapitalizmdeinsan emeğinin, yabancılaşmasının olgusal analizini içerir.
Ocak 1845'te Vorwärts, Prusya Kralı Frederick William IV'e
gerçekleştirilen suikast girişimine olan desteğini açıkça belirtince Marx ve
arkadaşlarına Paris'i terk
etmeleri emredilir. Engels'le birlikte Brüksel'e
geçerler.
Marx bundan sonra kendini Alman
İdeolojisi'nde temellerini attığı tarih çalışmasına ve tarihsel materyalizm
görüşüne adar. Bu görüşün temel savı "İnsanların varlığını belirleyen
onların bilinci değil, tersine onların bilincini belirleyen onların toplumsal
varlığıdır." olarak özetlenebilir. Marx artık tarihi "üretim
ilişkilerine bağlı olarak" ele almaya başlar ve mevcut endüstriyel
kapitalizmin kaçınılmaz çöküşü üstünde çalışır. Bu dönem, daha sonra
akademisyenlerin ayırdığı, Feuerbach etkisi görülen Genç Marx'tan kopuş dönemidir.
1847 yılında yazdığı Felsefenin
Sefaleti, Pierre-Joseph Proudhon ve Fransız sosyalist düşüncesine bir
eleştiri ve cevap niteliği taşır. 21
Şubat1848 tarihinde, Komünist Birlik ve Avrupa'daki bazı komünist grupların
manifestosu olarak Marx ve Engels'in en ünlü çalışması Komünist Manifesto yayımlanır.
1848 yılı Avrupa'da köklü devrimlerin başgösterdiği bir yıldır.
Marx yakalanır ve Belçika'dan sınır dışı edilir. Radikal hareketlerin Fransa'da güçlenmesiyle Marx tekrar
Paris'e davet edilir, geri dönerek devrimci hareketlere tanıklık eder.
1849 yılında tekrar Almanya'ya (Köln'e) geri döner ve Neue Rheinische Zeitung gazetesini çıkarmaya başlar. Bulunduğu
sürede iki defa mahkemeye verilir, ikisinden de beraat eder. Gazeteye baskının
artması sonucu Paris'e döner, buradan da yollanır ve en sonunda Londra'ya iltica eder.
Londra
Mayıs 1849'da ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra'ya yerleşir.
1851'de New York Herald Tribune gazetesinde muhabir olarak çalışır.
1855'te oğlu Edgar veremden ölür.[9]Parasızlıktan
ve kötü yaşam koşullarından dolayı politik ekonomi üstündeki çalışması çok ağır
ilerlemesine rağmen 1857'de sermaye, özel mülkiyet, ücretli emek ve devlet
üstünde yazdığı 800 sayfalık çalışma vardır. 1858'de
çalışmalarını topladığı Grundrisse ancak 1939 yılında
yayımlanır. Politik iktisat alanındaki ilk kapsamlı çalışması 1859 yılında
yayımlanan Ekonomi Politiğin
Eleştirisine Katkı kitabıdır. Adam Smith ve David
Ricardo'nun teorilerini tartıştığı Artı-Değer
Teorileri 1862-63 arasında
yazdığı el yazmalarından oluşmaktadır. Bu kitap, ölümünden sonra
yayımlanmıştır. Bu iki çalışma da Kapital'in taslaklarını ve çeşitli
bölümlerini içerir. 1867'de dev
çalışması, kapitalist üretim sürecini analiz ettiği Kapital'in ilk cildi yayımlanır.
İkinci ve üçüncü cildi üstünde çalışmalarını sürdürür ancak bu ciltler
ölümünden sonra Engels tarafından yayımlanabilecektir.
Kapital'in dev bir araştırma ve analiz olması, Marx'ın sürdüğü
sefalet bu eserin tamamının yayımlanmasını geciktirmiştir. Bunların dışında
zamanının ve enerjisinin önemli bir kısmını Birinci
Enternasyonal'e ayırması da yazma sürecinin ağır işlemesine sebep olmuştur.
Kongrenin düzenlenmesinde aktif olarak görev alan Marx, kongrede Mikhail Bakunin önderliğindeki anarşist sol akım ile
ciddi fikir ayrılıkları ve çatışmalar yaşamıştır. 1872'de gerçekleşen Lahey Kongresi'nde Bakunin'in Marx'ın
fikirlerini "otoriter" olarak değerlendirmesiyle iki grup arasında
büyük çekişmeler yaşanmış, sonunda Bakunin ve anti-otoriter çevreler kongreden
ihraç edilmiştir.Paris Komünü sırasında
yaşananlar, Lahey Kongresi'ndeki fikir ayrılıklarının da önemli bir bölümünün
kaynağıdır. Bölünme Marx'ı da derinden etkilemiş ve Fransa'da İç Savaş makalesiyle Paris Komünü'nü
savunmuştur.
Marx'ın sağlığı son on yılda gittikçe bozulmaya başlamıştır, bu
yüzden önceki yıllarında gösterdiği üretkenliği sağlayamamıştır. 1875'te yayımlanan Gotha Programı'nın Eleştirisi devrim stratejisi, proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden
komünizme geçiş ve işçi sınıfı partisi konularını ele alır. Bu kitapta, "Herkesten
yeteneğine göre, herkese gereksinmesine göre" prensibinin komünist toplumun
sloganı olması gerektiğini beyan eder.
Aile hayatı
Karl Marx, bir Prusya baronunun eğitimli kızı Jenny von Westphalen ile evlendi. Marx ve Westphalen
ailelerinin istememesi yüzünden bu beraberlik önceleri saklı kaldı, daha sonra
çift19 Haziran 1843 tarihinde evlendi.
Aile, 1850'li yıllarını yokluk içerisinde Londra'nın Soho semtinde bulunan üç
odalı bir evde geçirdi. Marx ve Jenny'nin bu yıllarda dört tane çocuğu oldu,
daha sonra Jenny üç çocuk daha doğurmuştur, fakat yedi çocuktan sadece üç
tanesi hayatta kalarak ergenliğe erişebildi (Bu 3 çocuktan 2'si ise olgunluk
yaşlarında intihar etmiştir). Manchester'da
aile işini yürütmekte olan Engels, bu yıllarda Marx'ın en büyük maddi
destekçisi oldu. New York Daily
Tribune'de muhabir olarak çalışan Marx, buradan da bir miktar para alıyordu.
Aile, Jenny'e 1856 yılında kalan miras sayesinde gene Londra civarında görece
sağlıklı bir yere taşındı. Marx hemen hemen bütün hayatını kıt kanaat geçirdi,
yokluk peşini hiçbir zaman tam olarak bırakmadı.
Marx'ın çocuklarının isimleri şunlardır: Jenny Caroline
(Longuet; 1844–1883); Jenny Laura
(Lafargue; 1846–1911); Edgar
(1847–1855); Henry Edward Guy ("Guido"; 1849–1850); Jenny Eveline
Frances ("Franziska"; 1851–1852); Jenny Julia Eleanor (1855–1898) ve
Temmuz 1857'de henüz ismi konulmadan hayatını kaybeden bir bebek.
Ölümü
Aralık 1881'de
karısı Jenny'nin ölümünden hemen sonra Marx'ın da sağlığı bozuldu, son on beş
ayını katar hastalığıyla geçirdi. Bu hastalık bronşit ve plöreziye yol açmış, Karl Marx 14 Mart 1883 tarihinde
hayatını kaybetmiştir. Öldüğünde uyruksuzdu[10].
Londra'daki mezartaşının üst bölümünde "Komünist Manifesto"'nun son
cümlesi büyük harflerle yazılıdır:
“
|
Bütün
ülkelerin işçileri, birleşin!
|
”
|
Alt bölümünde ise Feuerbach
Üzerine Tezler'in 11. bölümünün sonu yer alır:
“
|
"Filozoflar
dünyayı, yalnızca, çeşitli şekillerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir."
|
”
|
Mezartaşı Büyük
Britanya Komünist Partisi tarafından,
özgün haline de saygı gösterilerek alçak gönüllü bir mimariyle, 1954 yılında
bir anıt haline getirilmiştir[11].
1970'de el yapımı bir bombayla bu anıtı yok etmek amacıyla başarısız bir
girişim olmuştur.[12]
Cenazesinde Wilhelm
Liebknecht ve Friedrich Engels gibi Marx'ın yakın arkadaşları konuşma
yapmıştır. Engels'in konuşması şu cümleleri içerir[13]:
“
|
14 Mart
günü, öğleden sonra üçe çeyrek kala, yaşayan düşünürlerin en büyüğü artık
düşünmez oldu. Sadece iki dakika yalnız bıraktıktan sonra, odaya girince, onu
koltuğunda rahat rahat, ama sonsuzluğa dek, uyumuş bulduk.
|
”
|
Engels ve Liebknecht dışında Charles
Longuet ve Paul Lafargue de cenazeye katılmıştı. Liebknecht Almanca, Longuet Fransızca birer konuşma yaptı, Fransa ve
İspanya'daki işçi partilerinden gelen iki telgraf okundu. Engels'in
konuşmasıyla, toplam onbir kişi bulunan cenaze töreni tamamlandı.
Marx'ın kızı Eleanor da babası gibi komünist oldu ve onun
çalışmalarının düzenlemesini yaptı.
Marx'ın görüşleri
Marksizm, standard felsefi süreçten farklı olarak düşünüşün
dışında eylemi de içerir (Marx, praksis ve felsefeyi birleştirerek, Marksizm'i
"praksis felsefe" vasfına bürümüştür, buna göre Marksist felsefe düşünüş
ve faaliyeti birlikte gerçekleştirir). Ölümünden sonra Lenin, Mao,Stalin ve Troçki gibi liderler Marksizmi çeşitli şekilde yorumlamışlar ve bu
yorumların sonucu ortaya koydukları hareketler Leninizm,Maoizm gibi isimlerle adlandırılmıştır.
Marx'ın felsefesi
Marx'ın felsefesinin dayanak noktası insanın doğası ve toplum
içindeki yeridir. Hegelci
diyalektiğin yardımıyla insan
doğasının değişmezliği kavramını reddeder. Burada kastedilen insan doğası,
fizyolojik ihtiyaçlar değil insanın toplum içinde yarattığı hareket ve davranış
biçimidir. Bunu da "tarihsel süreç" ve "doğa" kavramlarını
bir arada ele alarak yapar. Sosyal koşulların davranışı belirlemesi, doğanın
insanın davranışını belirlemesinden önce gelir. Ama bu insan doğasının
varlığını reddetmez, yabancılaşma teorisi bunun üstüne kurulur. İnsan
emeği kaçınılmaz olarak doğal bir kapasite gerektirir ama bu da insan
bilincinin aktif rolüne sıkıca bağlıdır:
“
|
Örümcek,
işini dokumacıya benzer şekilde gördüğü gibi, arı da peteğini yapmada pek çok
mimarı utandırır. Ne var ki, en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey,
mimarın, yapısını gerçekte kurmadan önce, onu hayalinde kurabilmesidir.
|
„
|
—Kapital, 1. Cilt, Üçüncü kısım, 7.
bölüm, 1. Kesim [14]
|
Marx'ın tarih analizi, tarım toplumlarında toprak ve kürek,
sanayi toplumunda madenler ve fabrikalar olarak sayılabilen yani bir malın
üretimi için doğrudan gerekli üretici
güçler ve bu üretim araçlarını
kullanan insanların kurduğu sosyal ve teknolojik ilişkileri tanımlayanüretim
ilişkileri arasındaki ayrıma
dayanır. Bu ayrım ve bağ üretim
biçimini oluşturur. Marx,
Avrupa'da üretim biçiminin değişmesiyle birlikte feodalizmden kapitalist üretim biçimine geçildiğini söyler. Marx üretici
güçlerin, üretim ilişkilerinden daha önce geldiğini ve daha hızlı değiştiğini
söyler. Felsefenin Sefaletiçalışmasında
bu durum şöyle yer alır:[15]
“
|
Toplumsal
ilişkiler, üretici güçlere sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yeni üretici güçler
sağlamak için insanlar kendi üretim biçimlerini değiştirirler; kendi üretim
biçimlerini değiştirmek, yaşamlarını kazanma yollarını değiştirmek için de
bütün toplumsal ilişkilerini değiştirirler. Yeldeğirmeni size feodal beyli
toplumu verir; buharlı değirmen ise, sınai kapitalistli toplumu.
|
”
|
Marx toplumdaki sınıfların bu üretim biçimlerine bağlı olarak
oluştuğunu söyler. Bir sınıfı oluşturan insanlar kendi istekleri yahut
bilinçleriyle bir araya gelmiş değildir. Her sınıfın da kendi çıkarına farklı
bir isteği vardır, bu da toplumda çatışmaya yol açar. İnsanlık tarihinin en
kalıtımsal özelliği sosyal sınıfların çatışmasıdır:
“
|
Şimdiye
kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir.
|
”
|
Marx insanların kendi emek gücü ve bunla olan ilişkisiyle de
ilgilenmiştir; yabancılaşma sorunu özellikle Genç Marx'ın ilgilendiği bir alandır.
Kapitalist sistemde insan kendi doğasına yabancılaşmasıyla, hem kendi emeğine
hem üretim sürecine hem de sosyal ilişkilerine karşı yabancılaşır. Kapital'de
yerini daha ayrıntılı biçimde tanımladığı meta
fetişizmine bırakır.
Yanlış bilinç de
Marksist terminoloji içinde önemli bir yere sahiptir. İdeoloji kavramıyla oldukça yakından
bağlantılıdır ve onu olumsuzlar. Üretim araçlarına sahip sınıf, aynı zamanda
kendi dünya görüşünü de alt sınıflara pompalar. Böylece proletarya kendi çıkarının nerede olduğunu
göremez, düzeni değiştirme şansının olmadığını düşünür. Olayları devrimci bir
düşünceden uzak olan din veya insan çerçevesinden görür. Marx, Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine
Katkı'da şöyle der;
“
|
Dinsel
üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek
üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir
dünyanın sıcaklığını, manevi olanın dışlandığı toplumsal koşulların
maneviyatını oluşturuyor. Din,
halkın afyonunu oluşturuyor.[16]
|
”
|
Tarih anlayışı
Marx'ın tarihsel
materyalizm kuramı toplumun her
zaman temel olarak -üretim ilişkileri ve buna bağlı olarak ekonominin sistemin
dinamiği olduğu- maddi koşullara göre belirlendiğini öne sürer. İnsanlar
öncelikle "yaşamlarını sürdürmek gayesiyle içmek, yemek, barınmak ve
giyinmek" gibi gereksinmeleri karşılamak için ilişkiye girer.[17] Marx ve Engels, Batı toplumlarının
gelişmesini ve geleceğini, birbirini takip eden ilk dört döneme ayırır ve
beşinci olarak gelecekte yaşanacağını varsaydıkları komünizm dönemini öngörür:
·
İlkel komünizm: Avcı ve toplayıcı dönemde, paylaşılan mülkiyete
ve ilkel demokrasiye dayanan kooperatif aşiretler, kabileler.
·
Kölelik: Toplumun kabileden şehir
devlete geçtiği, köleliğin, özel
mülkiyetin ve aristokrasinin doğduğu, tarımın yaygın olduğu dönem.
·
Feodalizm: Kralın da dahil olduğu aristokrasinin yönetici sınıf
haline geldiği, dinin önemli bir yer tuttuğu üçüncü dönem.
·
Kapitalizm: Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu, parlamenter
demokrasinin yaygın olarak politik sistem olduğu, piyasa ekonomisinin işlediği
ve üretim araçlarına ağırlıkla özel mülkiyetin sahip olduğu dönem.
·
Komünizm: İşçilerin devrim yaparak kapitalistleri kovduğu ve
devletsiz, sınıfsız, mülkiyetsiz bir toplumun yarattıkları beşinci dönem.
Politik ekonomi
Marx'a göre, insanın kendi emeğine yabancılaşması (meta
fetişizmine dönüşen süreç),
kapitalizmin en belirgin niteliğinden biridir. Kapitalizmden önce, Avrupa'da
var olan piyasalarda üreticiler ve tüccarlar mal alıp satardı. Kapitalist üretim tarzının gelişmesiyle birlikte emeğin kendisi
bir mal (meta) halini almıştır. İnsan artık yaptığı ürünü değil, kendi emek gücünü belirli bir ücret karşılığında
anlaşarak satmaktadır. Emek gücü, insanın zanaatçılığından farklılaşarak
sistemin devamlılığını sağlayan, tamamıyla alınıp satılabilen bir araç haline
gelmiştir. Emek gücünü satmak zorunda olanlara proletarya, bu emek gücünü satın alan,
genellikle mülk ve üretim teknolojisine sahip gruba da burjuva denir. Proleterler, kapitalistlerden
sayıca ve kaçınılmaz olarak fazladır.
Marx, endüstriyel kapitalistlerin tüccar kapitalistlerden ayrıldığını söyler.
Tüccar bir piyasadan bir malı alır ve diğer bir piyasada, piyasadaki arz ve talep kanunlarına bağlı olarak, daha yüksek
bir fiyattan satar. Böylece bir arbitraj oluşturur. Öte yandan kapitalistler,
üretilen maldan bağımsız olarakemek piyasası ile piyasa arasındaki farklılıktan yararlanır.
Marx, her başarılı endüstrinin birim maliyeti girdisi ile birim fiyatı çıkışı
arasında fark bulunduğunu söyler. Bu farklılık artı değer olarak adlandırılır ve bu artı değer
kaynağını işçinin ürettiği artı
emekten alır, bu el konulan artı
değer kapitalist kazancın esas bölümünü oluşturur.
Marx ve Engels, Komünist
Manifesto'da burjuvanin tarihte daha önceden görülmemiş
devrimci bir rol oynadığını söyler, ama bu kapitalist
üretim sürecinin yaşayacağı
krizleri bütünüyle engelleyebilecek güçte olduklarını göstermez. Teknolojinin
sürekli gelişmesi, ekonominin büyümeye endeksli olması ve kârın arttırılması
gerekliliği kapitalizmi periyodik krizlere mahkûm eder. Bu büyüme, kriz ve
tekrar büyüme süreci sonunda her defasında bir öncekinden daha ciddi bir krize
yol açacaktır. Aynı zamanda bu süreçte kapitalist sürekli zenginleşmeye
çalışacak, işçi de gittikçe güçsüzleşecektir, çünkü artı değeri oluşturan artı
emektir. Sonunda proletarya üretim araçlarına el koyacak ve herkese eşit
biçimde dağıtacaktır. Uzlaşmak ihtimali mümkün değildir, çünkü kapitalist
sistemde bu uzlaşmanın sınıf farklılığını ortadan kaldırma şansı yoktur. Aksine
kapitalistler önceki avantajlı durumunu devam ettirmek için şiddete
başvuracaktır. Bu geçiş sürecinde iyi organize olmuş devrimci bir gücün ortaya
çıkıp idareyi ele alması gerekir. Marx, Gotha Programı'nın Eleştirisi'nde şöyle
yazar:
“
|
Kapitalist
toplum ile komünist toplum arasında, birinden ötekine devrimci dönüşüm dönemi
yer alır. Buna da bir siyasal geçiş dönemi tekabül eder ki, burada devlet,
proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olamaz.[18]
|
”
|
Marx'ın etkilendikleri
Karl Marx üzerinde etkili olanlar kısaca şöyle sıralanabilir:
·
Hegel diyalektik
metodu ve tarih anlayışı, (Alman felsefesi).
·
Adam Smith ve David Ricardo politik ekonomisi, (İngiliz iktisadı).
·
Rousseau başta
olmak üzere Fransız eşitlikçi ve sosyalist düşüncesi, (Fransız politikası).
Marx tarih ve toplumun bilimsel bir metodla birlikte ele
alınması gerektiğine inanır. Marx'ın tarih anlayışı, tarihsel materyalizm olarak tanımlanır Engels ve Lenin de bunu diyalektik materyalizm olarak ele alır, Hegel'in
"gerçeklik ve tarihin diyalektik biçimde ele alınması" gerektiği
düşüncesinden oldukça etkilenmiştir. Fakat Hegel'in düşüncesi bu diyalektiğin
temeline idealizmi oturttuğundan dolayı, Marx tarafından
eleştirilmiştir, Engels Ekonomi
Politiğin Eleştirisine Katkı'da Marx'a atıfla şöyle yazar:
“
|
Tarihte
bir iç gelişme, zincirleme bir iç bağlantı olduğunu tanıtlamayı deneyen ilk
adam Hegel'dir, ve onun tarih felsefesindeki birçok şey, bugün bize ne kadar
tuhaf gelirse gelsin, onu izleyenleri, hatta ondan sonra tarih üzerinde genel
muhakemeler yürütmeye kalkışanları kendisiyle kıyasladığımızda, temel
anlayışının yüce niteliği bugün de hayranlığa layıktır. Phénoménologie'sinde,
Estetik'inde, Felsefe Tarihi'nde, her yere tarihin bu yüce anlayışı girer, ve
her yerde konu, tarihsel tarzda, "soyut olarak baş aşağı edilmiş"
olsa da, tarih ile belirli ilişkisi içinde incelenir.[19]
|
”
|
Popüler ifadeyle Marx, baş aşağı duran Hegel'i ayakları üstüne
koyar. Marx'ın Hegel'in idealizmini reddetmesinde ve materyalistdiyalektiği
benimsemesinde Feuerbach da etkili olmuştur. Feuerbach ve
arkadaşları, Tanrı'nın insan icadı olduğunu söyler ve diyalektik metodu
teolojik boyutundan kopararak dini ve politikayı analiz etmekte kullanır. Marx
da bu dünyanın insanlardan herhangi bir "gerçek" şeyi sakladığına
katılmaz, aksine din ve idealizm tarihsel ve sosyal olarak insanların kendi
gerçek konumlarını açıkça görmesini engeller. Genç
Hegelciler'den koptuktan sonra Feuerbach'ı eleştirmiş olsa da, ondan bir ölçüde
etkilenmiştir.
Marx, her ne kadar Rousseau'ya nadir göndermelerde bulunsa da,
Rousseau özel mülkiyete ciddi biçimde ilk saldırıyı yapan ve eşitlikçi düşünceye katkıda bulunan önemli bir
filozoftur ve bu konularda Marx'ın düşüncesini oluşturmasında etki sahibidir.
Marx ütopik olarak nitelendirmesine rağmen Charles
Fourier ve Saint-Simon gibi sosyalist düşünürlerin
görüşlerinin önemini de reddetmez: "Ama bu sosyalist ve komünist
yayınlar, eleştirel bir öğe de içerirler. Bunlar mevcut toplumun bütün
ilkelerine saldırırlar. Bu yüzden işçi sınıfını aydınlatacak en değerli
malzemelerle doludurlar." (Komünist Manifesto'dan)
Marx'ın etkisi
Marx ve Engels'in çalışmaları, toplum ve tarihin kompleks
analizini sunan birçok başlıktan oluşur. Karl Marx'ın görüşleri, özellikle
ölümünden sonra, Marksizm genel başlığı altında incelenir ve
tartışılır. Ama Marksistler arasında Marx'ın yazılarının nasıl yorumlanması ve
varolan olaylara ve durumlara nasıl uyarlanması gerektiği konusunda çeşitli
ciddi tartışmalar vardır. Hatta bu tartışmalar henüz Marx hayattayken ortaya
çıkmıştır, Marx 1883 yılındaki ölümünden önce hem Paul Lafargue hem de Fransız işçi lideri Jules Guesde'yi "devrimci
deyim tüccarı" olmakla suçlamıştır. Fransa partisi reformist ve devrimci olarak ikiye bölündükten sonra,
devrimcinin lideri Jules Guesde Marx'tan emir almakla suçlanmış, Marx da
Lafargue'ye "Eğer Marksizm buysa, ben Marksist değilim" demiştir.
("Ce qu'il y a de certain c'est que moi, je ne suis pas Marxiste",
bu söz Engels'in Eduard Bernstein'e yolladığı 2-3 Kasım
1882 tarihli mektubunda geçer.)[20]
Genel olarak, Marksist sözü Marx'ın kavramsal dilini ("üretim
biçimi", "sınıf savaşı", "meta fetişizmi" gibi)
kapitalist ve diğer toplumları anlamak için kullanan ya da işçi devriminin
komünist topluma geçişi sağlayan tek araç olduğuna inanan kişiler için
sarfedilir. Marx'ın kuramının genelini ya da bir kısmını kabul edip bütün akıl
yürütmelerini kabul etmeyen kişilerin nasıl adlandırılacağı da tartışma
konusudur.
Marx'ın ölümünden 6 yıl sonra ilk kongresi yapılan İkinci Enternasyonal, politik hareket
için önemli bir merkez oluşturdu. Büyük işçi partilerinin, özellikle Marksist Almanya Sosyal Demokrat Partisi,
katılımıyla Birinci Enternasyonal'den
daha başarılı oldu. Bazı üyelerin Eduard
Bernstein'in ortaya attığı evrimsel
sosyalizm teorisine ilgi duymaya
başlaması ve patlak veren I.
Dünya Savaşı1914'te bu Enternasyonalin sona ermesine yol açtı.
Vladimir Lenin önderliğinde Marksist Bolşevikler'in Ekim Devrimi ile Rusya'da iktidarı ele alması dünya
çapında büyük bir yankı yarattı. Moskova'da Mart 1919'da
kurulan "Üçüncü Enternasyonalin amacı
tüm dünyada Komünist partilerin kurularak uluslararası proleter devrimine yahut
dünya devrimine yardım etmeleriydi.
Marx, komünist devrimin Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ileri derecede sanayileşmiş
ülkelerden başlayacağını düşünüyordu. Lenin ise emperyalizm çağında "eşitsiz ekonomik ve
siyasal gelişme yasasına" bağlı olarak, Rusya'nın eski bir tarım ülkesi
olmasına rağmen aynı zamanda emperyalizmle ilişkili olarak endüstriyel
sıkıntıları yaşayan bir ülkede zincirin en zayıf halkasından kopacağını,
böylece "geri kalmış" diye tabir edilen bir ülkede devrimin
gerçekleşmesinin olanaklı olduğunu, bu toplumun yaktığı devrim ateşinin
Avrupa'nın endüstriyel toplumlarına da sıçrayacağını söyledi[21]
Marx ve Engels, Komünist
Manifesto'nun 1882 tarihli Rusça baskısına yazdıkları önsöz bu konuda
ışık tutucudur:
“
|
Şimdi
sorun şudur: Büyük çapta zayıflamış olsa bile, gene de, ilkel bir ortak
toprak sahipliği biçimi olan Rus obşina'sı, doğrudan doğruya komünist ortak mülkiyetin üst biçimine geçebilir mi? Ya da
tersine, ilk önce Batının tarihsel evrimini oluşturan aynı
çözülme sürecinden mi geçmelidir?
Buna bugün
verilebilecek tek yanıt şudur: Eğer Rus
Devrimi, Batıdaki bir proleter devriminin habercisi olur, ve
bunlar, böylelikle, birbirlerini tamamlarlarsa, Rusya'daki mevcut ortak
toprak sahipliği, komünist bir gelişmenin başlangıç noktası
olabilir.
|
”
|
.
Marx'ın sözleri Lenin için bir başlama noktasını oluşturdu, Troçki ve Eski
Bolşevikler ile birlikte
yürüttüğü Rus devriminin "Batıdaki bir proleterdevriminin
habercisi" olması gerektiği düşüncesi Komintern'in
de amacıydı (dünya devrimi). Bu bağlamda Komintern'in ilk kongredeki resmi
dilinin Almanca olması ve Lenin'in devrim sırasında
yoğun olarak Alman ajanlığıyla suçlanması tesadüf değildir.[22] Daha sonra Batı'da devrim
hareketlerinin başarısızlığa uğraması ve diğer devletlerin Sovyetler'e cephe
almasından sonra Stalin'in öne
sürdüğü "tek ülkede sosyalizm"Sovyetler Birliği'nde hakim görüş
haline geldi. Stalin yönetimine muhalefetini sürdüren Leon Troçki ve yandaşları Dördüncü Enternasyonal'i1938 yılında örgütledi.
Çin'de Mao Zedung Marx'a bağlılığını dile getirmekle
beraber komünist devrimde öncü rolü sadece işçilerin değil köylülerin de
oynayabileceğini söyledi. Henüz köylü toplumlarda işçi sınıfı tam oluşmadığı
için feodalizme karşı gelen köylüler de komünist bir
düzenden yana tavır koyabilirdi. Marx'ın temel görüşlerinden farklı olsa da
Marksist-Leninist çizgiye daha yakın olan bu düşüncelerini Zedung, Yeni Demokratik Devrim teorisiyle dile getirmiştir. Mahir Çayan bu konuda şöyle der: "Mao'nun bu
katkısının özlerini ve temel unsurlarını Lenin'de de görmekteyiz. Fakat
Marksizm-Leninizmin bu son derece
önemli iki ilkesi (milli demokratik devrim ve proleter kültür devrimi), en
mükemmel şekillerini Mao'nun siyasi pratiği içinde almışlardır."[23]
1923 yılında Almanya'da Marksistlerin kurduğu
Toplumsal Araştırma Enstitüsü de Marksist disiplininin eleştirisinde önemli bir
rol oynamıştır ve bu enstitünün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesine Frankfurt Okulu denmiştir. Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas önde gelen temsilcileri arasında yer
alır ve bu okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel
teoriolarak adlandırılır. Bu okul Ortodoks
Marksizme karşı çıkmış ve sınıf bilinci ve ekonomik
belirlenimcilik konularında
çarpıcı eleştiriler getirmiştir. Bazı Marksistler de bu okulu Marksizmi
pratiğinden soyutlayıp sadece bir akademik disiplin alanına çekmekle
suçlamışlardır. Frankfurt Okulu'yla birlikte olmamakla beraber aynı dönemde
yaşayan Antonio Gramsci Marksizm'e önemli açılımlar
kazandırmıştır.
Marx'a dönüş
Karl Marx'ın dev eseri Das
Kapital, 2008 yılında düzenlenen Frankfurt
Kitap Fuarı'nda en çok satılan kitaplar sıralamasında en önde yer almıştır.[24]
Karl Marx, 2009 yılında BBC tarafından yapılan "bin yılın en
büyük düşünürü" online anketinde ilk sırada yer almıştır.[25]
Eleştiriler
Karl Marx ve Marksizm konusundaki eleştiriler çoğunlukla Sovyetler Birliği pratiği üzerinde yoğunlaşır. Marx'ın
kapitalizm ve ekonomik analizi için yapılan eleştiri oranı komünizm veSovyetler Birliği konusunda yapılan eleştiri oranının
oldukça altındadır. Marx'ın ortaya koyduğu artı
değer, değişim değeri ve sermaye tanımları iktisatta doğru kabul
edilir.
Kapitalizm savunucularının
birçoğu refahın üretimi ve dağıtımının sosyalizm ya da komünizmden daha etkili
ve adil olduğunu savunur. Marx ve Engels'in belirttiği zengin ve fakir
arasındaki uçurumun sadece vahşi kapitalizm dönemine ait geçiçi bir sorun olduğu
belirtirken, insan doğasının kişisel çıkara ve sermaye biriktirmesine daha
yakın olduğunu kapitalizm dışında bir ekonomik sistemin bu duruma uygun
olmadığını söyler. Avusturya
Okulu iktisatçıları da Marx'ın emek değer kuramını eleştirir.[26] Ayrıca Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Berlin Duvarı'nın yıkılışı Marksizmin
popülaritesini ve dünya çapındaki marksist görüşlerin etkisini azaltmıştır.
Friedrich Hayek Serfliğe
Giden Yol kitabında sosyalist bir
ekonomide iletişim problemlerinin oluşacağını, Leninist dönemde de bunların
olduğunu ve bu problemlerin üretim sürecinde bir tıkanmaya yol açacağını
söyler. Hayek'in takipçileri de Leninist dönemde veya Britanya'da 1939'dan
1951'e kadar olan savaş demokrasisi döneminde oluşan kıtlıklara dikkat çeker ve
bunun adaletsizlik yarattığını ekler. Ayrıca Marksist ekolün, daha yüksek bir
burjuva yönlendirme mekanizmasının bir parçası olduğu ve karşıtların
çatıştırılmasının kontrol altına alınmasında bir araç olarak emperyalist
masonik sermayenin yönlendirmesiyle oluşturulduğu da ileri sürülen farklı bir
yaklaşım olarak dikkat çekicidir.[kaynak belirtilmeli] Bazı eleştiriler de tarihsel
materyalizm kavramı konusunda toplanır. Yazılı tarihteki olayların ve
sınıfların üretim biçimlerinden kaynaklandığını söyleyen bu görüşü eleştirenler
"Üretim biçimi nereden gelir?" biçiminde bir soru yöneltir. Murray
Rothbard şöyle der "Marx hiçbir zaman bu soruya bir yanıt vermeye
çalışmamıştır, aslında veremezdi de çünkü teknolojik değişimleri ya da
teknoloji devletini bir insana, bireye atfederse bütün sistemi çöker. Böyle bir
durumda insanlık bilinci ya da birey bilinci üretim biçimini belirleyen faktör
olur ve başka bir yol da mümkün değildir." [27] Ancak Marx Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı da şöyle der:"Varlıklarının
toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı
olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici
güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder." [28] Marx burada bu üretim biçimlerinin
insanın "kendi iradelerine bağlı olmayan" bir biçimde geliştiğini
söyler ve bu gelişmenin sosyal doğasını açıklar.